25 Mart 2010 Perşembe

İSTANBUL GECE BİR BAŞKA GÜZEL

        Havalar ısınıyor güneş yüzünü biraz daha göstermeye başladı İstanbul'uma . Hayatın çehresi değişti birden . İnsanlar biraz daha hareketli  kabanlarını montlarını çıkarmış dondurmalar bakkalların önlerini doldurmaya başlamış sahiller tıklım tıklım piknik yapanlar  yürüyüşe çıkanlar vs. bildiğin yaz geldim diyor  her ne kadar ben pek sevinemesem de .
        Vapurda giderken ben bile çay yerine şöyle soğuk bir portakal suyu alayım dedim.Kitabımda düşünceler alemine dalmışken , bırakıp vapurun dışına çıkmak istedim .Bir de kitabın içinde değil de istanbul'un içinde kaybolalım istanbul'a kendımızı bırakalım dedik ama gördüğüm ne hayalleri süsleyen bir istanbul'du ne de adına şiirler yazılan bir şehir. . Önümde , bina yığınları ve yok olmayacağım diye direnen bir tarih  ...  Sonra düşündüm kendi kendime acaba ben mi güzel bakamıyordum baktığım hakkatten istanbul muydu? Ben bu İstanbul'a mı aşık olmuştum  .
        İstanbul orada değildi aslında sadece yeni büründüğü kıyafeti vardı .Modern binalar ,makinalar ,teknoloji .... ne yazık ki insanları yabancılaştırdığı gibi istanbul'umu da özünden uzaklaştırmaya çalışıyordu.Şükür ki Sultanahmet Ayasofya  o binayığınları ve karmaşası içinde başını çıkarıp ben varım kaybolmadım hala direnıyorum dercesine tüm ihtişamıyla duruyordu gene.Galata Kulesi o kadar şanslı değildi   binalar ve duvarlarla sarılmıştı,unutulmaktan korkan hüzünlü bir hali vardı.Allah'tan denize bu insanoğlu bina dikmiyor kız kulesi hala tek başına nazlı haliyle ortada duruyor, ulaşılmaz, yanlız.Hani eski bir söz var ya şu  Kız Kulesi'nin aklı olsa Galata Kulesi'ne varırdı diye belki kız kulesi varmak istiyor ama Galata Kulesi sevdiğinin acı çekmesini ister mi hiç  kendisi gibi bu karaköyde kaybolursun istanbulun karışıklığı içinde yok olur gidersin sen kal yerinde, yanlız ,tek başına ,ulaşılmaz  diyor  yarine . ve üsküdar  bitmek bilmeyen inşaat çalışmalarıyla işgal altında  .Mihrimah Sultan Cami rahatsız olmakta ama insanoğlu dinler mi ?   Çamlıca'ya baksan direkler yükselir. Modern Türkiye'yi temsil eden Boğaz Köprüsü  ise sıradanlığıyla İstanbul'a sonradan eklenmiş gibi . düşünüyorum acaba istanbul'u Orhan Veli gibi mi dinlemeli gözlerimiz  kapalı.
        Ezelden İstanbul'lu olan güneşe teşekkür mü etmeliyim güler yüzü ile İstanbul'u ısıttığı için yoksa bu şehrin tüm günahlarını hatalarını karışıklığını ulu orta gösterdiği için buğuz mu etmeli ?  Neden hemşehrisi ay gibi İstanbul'un günahlarını örtmez ki . Galiba ben bu yüzden istanbul'u gece seviyorum. belki bu yüzden   kışın karlı  İstanbul bir başka güzel.
       Gece İstanbul o modern kıyafetini çıkarır eski halini alır aslında sen onu öyle giydirirsin aklındakine göre  .sen istanbul'a bakınca kafandaki istanbul'u düşünürsün aynı şiirlerdeki gibi.    Necip Fazıl'ın İstanbul'u çıkar karşına,ruhun erir İstanbul olur ve merak edersin acaba üstad "Canım İstanbul" şiirini gece Eyüp'de çayını yudumlarken mi yazdı ?.Sonra Çamlıca'ya çıkarsın gece Yahya Kemal'in İstanbul'unu görürsün sana dün tepeden baktım ey İstanbul diyebilirsin ve sonra düşünürsün ;sade bir semtini sevmek bile bir ömre değermiş be İstanbul'um . Ve  Üsküdara geçersin   zerre zerre dağılırsın İstanbul'da sezai karakoç gibi. Ve vapur...  Gece boğaz serinliğinde çayını yudumlarken  istanbul'la başbaşa kalırsın, fonda martı ve dalga sesleri... 
       Üzülenler yanlız kalanlar sevdiğinden ayrılanlar gece istanbul'a koşar bana yar ol bari sen sırtını dönme bana dercesine .Sevdikleri istanbul olur birden onda kendilerini bulurlar onda mutlu olurlar . İstanbul sevdiğine sadıktır herkese gönlünü açar herşeye rağmen....  ve ne güzel demiş şair :
Ana gibi yar olmaz İstanbul gibi diyar
Güleni şöyle dursun , ağlayanı bahtiyar
                                                 (NFK)